Türkiye gibi aktif fay hatları üzerinde bulunan ve her an büyük bir deprem riskiyle karşı karşıya olan bir ülkede, teknoloji hayat kurtaran en önemli araçlardan biri haline geliyor. Android işletim sistemine sahip telefonlar, Google’ın geliştirdiği kitle kaynaklı deprem uyarı sistemi sayesinde saniyeler öncesinden kullanıcılara bildirim gönderiyor. Ancak, milyonlarca iPhone kullanıcısı ise Apple’ın benzer bir hizmeti Türkiye’de neden sunmadığını sorguluyor.

iPhone depremde neden uyarmadı? Android ile farkı ne?

Konunun temelinde, Apple ve Google’ın deprem uyarı sistemlerini çalıştırma biçimlerindeki temel farklılık yatıyor.

Google’ın Sistemi (Android)

Google, Android Deprem Uyarı Sistemi’ni iki temel yöntemle çalıştırıyor. Birincisi, Apple gibi, ülkelerin resmi deprem uyarı ağlarıyla entegre olmak. İkincisi ve daha yaygın olanı ise kitle kaynaklı bir yöntem kullanması. Bu yöntemde, dünya genelindeki milyonlarca Android telefonun ivmeölçerleri birer mini sismograf gibi kullanılıyor. Bir depremin ilk dalgası olan P dalgasını hisseden telefonlar, bu veriyi anında Google sunucularına iletiyor. Sistem, binlerce telefondan gelen veriyi analiz ederek depremin merkez üssünü ve büyüklüğünü saniyeler içinde tespit ediyor. Ardından, etki alanındaki diğer kullanıcılara “Sarsıntı bekleniyor” uyarısı gönderiyor. Bu model, resmi bir devlet altyapısına doğrudan bağımlı olmadığı için Türkiye dahil birçok ülkede aktif olarak çalışabiliyor.

Apple’ın Sistemi (iOS)

Apple ise farklı bir politika izliyor. Şirket, deprem uyarıları için kitle kaynaklı bir veri toplama yöntemi kullanmıyor. Bunun yerine, yalnızca bulunduğu ülkenin resmi hükümet kurumları tarafından sağlanan erken uyarı sistemleriyle entegre oluyor. Örneğin, ABD’de ShakeAlert, Japonya’da ise Japonya Meteoroloji Ajansı’nın Acil Deprem Uyarısı (EEW) sistemiyle iş birliği içinde çalışıyor. Bu sistemlerin, Apple’ın entegrasyon için talep ettiği belirli teknik standartlarda ve hızda veri akışı sağlaması gerekiyor.

Türkiye’deki Durum: Engel Teknik mi, Bürokratik mi?

Türkiye’de AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) ve Kandilli Rasathanesi gibi son derece yetkin kurumlar bulunuyor. AFAD’ın geliştirdiği HAYAT (Haber Alma ve Yayma) Projesi gibi erken uyarı sistemleri üzerinde çalışmalar devam ediyor. Ayrıca, “AFAD Acil” mobil uygulaması üzerinden bildirimler gönderiliyor.

Ancak uzmanlar, Apple’ın sistemini Türkiye’de devreye sokmamasının önündeki engelin, mevcut ulusal erken uyarı altyapısının Apple’ın global entegrasyon standartlarına tam olarak uygun olmamasından kaynaklanabileceğini belirtiyor. Ayrıca, iki taraf arasında bu entegrasyonu sağlayacak resmi bir iş birliğinin henüz tamamlanmaması da olabilir. Yani sorun, Türkiye’de bir uyarı sisteminin olmaması değil. Bu sistemin Apple’ın kapalı ekosistemine entegre edilmesi için gereken teknik ve bürokratik adımların henüz atılmamış olmasıdır.

Apple’ın resmi sistemi gelene kadar iPhone kullanıcıları için alternatifsiz değil. Uzmanlar, tüm akıllı telefon kullanıcılarının şu adımları atmasını öneriyor:

AFAD Acil Uygulaması: AFAD’ın resmi mobil uygulamasını indirip, konum izinlerini sürekli açık tutmak.

Kandilli Rasathanesi Uygulaması: Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün mobil uygulamasını takip etmek.

Üçüncü Parti Uygulamalar: Uluslararası sismoloji merkezlerinin (örneğin EMSC) geliştirdiği LastQuake gibi güvenilir uygulamaları kullanmak.

Milyonlarca vatandaşın can güvenliğini ilgilendiren bu önemli özelliğin bir an önce Türkiye’deki iPhone’lara da kazandırılması gerekiyor. Bu nedenle, Apple ile Türkiye’deki yetkili kurumlar arasında gerekli iş birliğinin hızlandırılması, kamuoyunun en büyük beklentisi olmaya devam ediyor.



Source link